Fas… Rüzgar konuşur bu ülkede.
….
Orada, Atlas Dağları’nın sessiz omuzlarında, yerin altı ateşle, toprak yıldız tohumlarıyla doluydu.
Ve bu tohumlardan biri, gün gelip parlayacak, insanın hem bedenini hem ruhunu ateşleyecekti.
Mibladen’in çıplak topraklarında, Aouli’nin sessiz taş ocaklarında, ilk Vanadinit kristalleri doğdu.
Oradaki halk, bu taşlara “Banadiet” derdi, çünkü o zamanlar ‘Vanadyum’ kelimesi henüz yeryüzüne inmedi.
Onlar için bu taşlar, toprağın kayıp ateşiydi; Allah’ın ilk yarattığı nurdan geriye kalan bir parıltıydı.
Bir zamanlar, çölde yolunu kaybeden bir derviş olduğu söylenir.
Susuzluk içinde yürüyordu; ruhu yılgın, bedeni yorulmuştu.
İşte o anda, güneşin yere en dik vurduğu bir saatte, yerde bir kızıllık parladı:
Kan damlası mıydı, yoksa yıldızların çölün kalbine düşen gözyaşı mıydı, bilemedi.
Eğildi, taşı eline aldı.
Taş avucunda bir an ısındı, sonra sanki nabız gibi atmaya başladı.
Derviş, taşla konuştuğuna yemin ederdi:
“Ey yolcu,” dedi taş,
“Ben yerin ateşini taşıyanım.
Senin adımlarını sağlamlaştıracak, kalbini yeryüzünün nefesiyle dolduracak olanım.”
Ve o günden sonra, dervişin yolu değişti.
Yorgunluk bilmedi.
Ne zaman iradesi kırılacak gibi olsa, avucundaki Banadiet’e dokundu.
Taş ona, hedefini hatırlattı:
Yola neden çıktığını, yolu neden sevdiğini ve varacağı yeri.
Mibladen ve Aouli‘nin çocukları bu taşları topladı yüzyıllar boyunca.
Kadim zamanlarda, bu kristaller kral mühürlerine işlenirdi,
çünkü bir krala yalnızca kudret değil; irade, sabır ve kararlılık da gerekirdi.
Ve bunlar, yeryüzünde en çok Banadiet’in titreşiminde saklıydı.
Rivayet edilir ki,
Banadiet taşıyan bir insan, göğsünde taşıdığı hayalleri yere dökmezdi.
İradesi çöl kadar kadimdi, yıldızlar kadar yüksekti.
Ve Allah, o kullarına, sabırla ateşi birleştirdiği için bereket verirdi.
Ve Bil ki:
Bugün modern bilim insanları bu taşın içinde Vanadyum elementinin yüksek olduğunu söyleseler de,
gerçek sır hâlâ çöldeki dervişlerin bildiğindedir
Vanadyum 23
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.