OPAL ELMAS FİLDİŞİ KOLYE

Kadim devirlerde fil dişi -ki hala öyle- kudretin ve ilahi hafızanın sembolüydü. Krallar onu tahtına işlerdi, rahipler dua ederken yanlarında taşırdı. Çünkü fil dişi, göğün kudretiyle yeryüzünün dayanıklılığını bir araya getiren bir şekildi.

Bu kutsal forma şimdi iki sırdaş taş işlenmiş: Opal ve Elmas.

Opal, içinde çağların rüyasını taşır. Gökkuşağı misali her titreşiminde başka bir âlemi hatırlatır: ateşi, suyu, havayı, toprağı… İnsana unuttuğu kökenini fısıldar. Der ki: “Sen, elementlerin birleşiminden doğdun. Senin kalbinin içinde göklerin de, derin denizlerin de ışığı yanar.”

Elmas ise sarsılmaz bir kelamdır. En eski öğretilerde hakikatin keskin yüzü sayıldı. Göz kamaştırıcı berraklığıyla insana şöyle seslenir: “Hiçbir gölge, hakikati perdeleyemez. Işığın kılıcı senin içindedir.”

İşte bu iki taş, fil dişi formunda birleştiğinde şu sır açığa çıkar:
İnsan, hem kırılgan hem de yıkılmazdır. Hem unutan hem de hatırlayan. Hem toprak kadar fanî, hem de ışık kadar ebedîdir.

Mücevher diyor ki;
“Sen yeryüzü ile gökyüzü arasında duran bir yolcusun. Taşla ışığın, kemikle ruhun arasında kurulan köprüsün.”