Bir zaman kırılımın içinden sızan derin bir dün mavisi…
Larimar’ın okyanus gözlerinde batan gökyüzünün, bir kıtanın suskun çığlığı…
Ve ay taşının mavi parıltılarında saklı, unutturulmuş bir Tanrıça’nın geriye dönüş senfonisi;
İnanna.
Zamanın çok öncesinde, kıta henüz batmamışken, Atlantis’in kuzey tapınaklarında yalnızca ‘unutmayanlar’a teslim edilen taşlar vardı. Onlara “hafıza taşıyıcıları” denirdi.Sır katipleri. Gökyüzünün dişileri.
Bu dişilerin ağıtlı anneleri…
Larimar — sesi çıkarılmamış bir duanın mineral formu ellerimde.
Suyun altına gömülmüş bir medeniyetin son nefesini taşıyor bu taş sanki damarlarında.
Her tonu, yerin değil, hafızanın rengi.
Ay taşı… Pervasız mavisini savuruyor sütunların içinden.
İnanna’nın yeraltına inişinden dönerken gözlerinden damlayan, göğe yükselen son gözyaşı…
Yedi kapıdan geçip her şeyini soyunduğunda geriye yalnızca iki taş kalmış hikaye o ya…
Bir tanesi ay taşı… Ay kalbinin şarkısı.
Bir kadının sırra ermiş bedeni.
Altın detayları sıradanlaştırma. Her biri kilitli bir sandık.
Formül;
Atlantis’in kayıp kadim diliyle konuşur,
İnanna’nın kutsal çığlığıyla yanıt verir:
“Kadın, bedenini geri al. Hafızanı geri çağır. Kudretin sana ait.”
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.