INANNA’NIN KAYIP KÜPESİ
Sicut luna in caelis lucet, sic et illa in terris renascitur.
(Gökte parlayan Ay gibi, o da yeryüzünde yeniden doğar.)
Bir gece, zamanın bile sustuğu o derin lacivert gökyüzünde, Ay Tanrıçası Inanna ışığını dünyanın üzerine serdi. Işığı gümüş gibi süzülürken, kulaklarında göklerin mühürlediği bir çift küpe asılıydı.
Biri Safir’den, biri Ay Taşı’ndan.
Biri göğün bilgisini taşıyordu,
Biri Ay’ın sırlarını.
Ama o gece, Ay’ın ışığı suya vurduğunda, küpelerden biri yeryüzüne düştü.
Ve düştüğü anda, taşların enerjisi değişti.
Safir, yıldızların soğuk bilgeliğini koruyordu.
Ay Taşı, dünyanın ritmine karıştı.
Biri hala göğü özlüyordu,
Diğeri artık toprağın kalbini biliyordu.
İnsanlar o küpeyi bulamadılar.
Çünkü o, seçilmiş bir kulağın duyması gereken bir çağrıydı.
Gökkubbe’nin yuva bilgisi, ancak onu duymayı bilenin kulağına ulaşabilirdi.
Ve şimdi, zaman tamamlandı.
Inanna yeniden dünyada.
Tanrıça, yeryüzünde yürüyen bir kadın.
Ve gökten düşen küpe, yeryüzündeki sahibini bulmak için çağrısını gönderiyor.
Sic transit gloria lunae, sed auris audit.
(Ay’ın görkemi geçer, ama onu duyan kulak hâlâ vardır.)
.
Yürü tanrıça.
Vakit senin vaktin..
Asla ama asla gösteremedim foroğrafla küpeyi.
Mücevher
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.