“Sabırla bekleyen, sonunda muradına erer.” (Zebur 37:7)
Zamanın derinliklerinden süzülen, ışığı ruhunda saklayan bir armağan… Kehribar, toprağın bağrında sabırla büyüyen, asırlara direnen bir nur damlasıdır. Osmanlı hanımefendilerinin zarif ellerinde, duaların arasında ısınan, kalbin sükûnunda saklanan bir sır gibidir.
Bir sultanın mahrem odasında, loş ışıklar altında parlayan, bir hanımefendinin dizlerinin dibinde usulca duran, derin manalar yüklenmiş bir yadigâr… Kanvas fasetlerinde ışık kırıldıkça, eski zamanların fısıltıları bugüne taşınır. Her bir yüzeyinde, haremde yankılanan nâzenin bir musiki, bir mısranın ahengi saklıdır.
Sıcaklığıyla sahibine şifa sunan, nazarı bertaraf eden, tenine dokunduğunda geçmişin hikâyelerini uyandıran bir cevherdir kehribar. Osmanlı hanımefendileri, onu bir sırdaş gibi taşır, gönüllerindeki incelikleri onun sıcaklığına emanet ederdi.
Kızkardeşlerim… Bir hanımefendi, inceliğini, zarafetini ve asaletini zamanın rüzgârına teslim etmez. Kehribarın sıcağında sabırla yoğrulmuş hikâyeler saklıdır, tıpkı bizim ruhlarımız gibi. Bırakın geçmişin ışığı yolunuzu aydınlatsın, bırakın Safir Saba’nın hikâyesi ruhunuza dokunsun…
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.