Serafîn…
Nurdan yaratılmış, altı kanatlı melekler…
İsimleriyle değil, zikrin kendisiyle anılırlar.
Hiç durmadan “Subhâne Rabbî’l-A’lâ” derler.
Çünkü onlar, sadece Allah’a en yakın olanı değil,
O’na en çok yaklaşan hâlidir.
Ve bir taş var yeryüzünde,
onların kanat çırpışını içinde taşır:
Serafinit.
Yeşilin en derininden gelen,
üzerinde tüy izleri gibi parlayan beyaz damarlarla dokunmuş bu taş,
Serafîn meleklerinin izini taşıdığına inanılan taştır.
Ama bu kez o taş, küre formuna bürünmüş.
Yani yalnızca meleklerin zikrini değil,
sonsuz bir devrânı da taşır.
Altın renkli zinciriyle asıldığında,
boynuna inen bir takı değil,
sırtına konan bir kanat gibi olur.
Serafinit, seni yüceltmez.
Ama aşağı çekeni çözer.
Korkuyu, ağırlığı, kıpırtısızlığı…
Ve küre formu sayesinde,
her yönden eşit şekilde işler,
hiçbir yönü ayırmaz, hiçbir yükü saklamaz.
Bu kolye, bir yükseliş duasıdır.
Sözle değil, niyetle okunur.
“Ben seni taşıyacak bir melek değilim,” der.
“Ben seni taşıyan yükün içindeki meleğim.”
Ve taşıyanın boynuna şu zikirle dokunur:
“Uyan, hafifle, hatırla.”
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.