İnci ve Mercan. Biri denizin gözyaşı, biri denizin yüreği. Biri anne karnı gibi saklar kendini, biri Rahman’ın öfkesinden doğar. Ve Kur’an’da bu iki taş, cennetin lisanıyla konuşur…
“İkisinden de inci ve mercan çıkar.”
(Rahmân Sûresi, 22. Ayet)
İkisi de denizin bağrından doğar; biri sükûnun rahminde sabırla büyür, diğeri tufanın içinden çığlık gibi yükselir. İnci, sükûtun şehzadesidir; mercan ise isyanın kadim hatırası…
Kur’ân-ı Kerîm’de yalnızca Rahmân sûresinde yan yana anılır bu iki cevher. Çünkü Rahman, hem çokça merhamet eden, hem de kudretiyle denizleri ikiye ayırandır. İşte bu iki taş da o denizlerin kalbinden çıkar; biri lütfun, diğeri celalin izini taşır.
İnci — lu’lu — Arapça’da da, Sümerce’de de kadim bir anlam taşır: “Işıkla beslenen.” Sessizce büyür istiridyenin kalbinde. Bu yüzden bilgeliğin, dişil sezgilerin ve saf niyetin sembolüdür. Ruhun asli hâline, ilk yaratılışın berraklığına çağırır. Havva’nın ilk duasıdır inci; Âdem’in ilk suskunluğudur.
Mercan — marjan — Fars’ın ateşi, Babil’in şifa kaynağıdır. Dişil bir öfke taşır içinde. Zira denizlerde yaşayan canlı bir varlıktır. Taş değil, hafızadır. Kan gibi akar, kor gibi parlar. Cesaretin, kendini savunmanın ve sınırlarını kutsal kılmanın remzidir. Kimi zaman Züleyha’nın sabrı, kimi zaman Asiye’nin direnişidir.
Bu benim tesadüfüm değil tevafukumdur.
İnciyle mercan bir kolyede buluştuğunda,
Rahman’ın hem latif hem aziz esmasının kalpte tecellisine niyazdır bu.
Bu kolye, yüreğini korumakla onu açmanın ilmini öğrenmiş kadınlar içindir.
İnciyle iç sesini duymayı hatırlayan, mercanla sınırlarını kutsayan kadınlara…
Belki de içimizde susturulan bir ayet yeniden dile gelir;
O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.