PIRLANTA MERCAN SET

Mercan, taş değil, denizin yaşayan varlığıdır. Yüzyıllar boyunca Akdeniz’in ve Hint Okyanusu’nun derinliklerinde mercan resiflerinden toplanmış, özellikle Sicilya kıyıları kırmızı mercanlarıyla ünlenmiştir. Denizden alınan bu organik cevher, hem yaşamın hem de korunmanın sembolüdür.

Elmas (Pırlanta) ise toprağın en derin katmanlarında, ateş ve basıncın imtihanından doğar. Hindistan’ın Golconda ocakları ve Güney Afrika’nın madenleri, elmasın asırlardır en saf halleriyle çıktığı topraklardır.

“Mercan” kelimesi Arapça “marjān” kökünden gelir; Kur’an’da Rahman Suresi’nde inciyle birlikte zikredilir: “O ikisinden inci ve mercan çıkar.” (Rahman 22). Bu köken, mercanın ilahi bir lütuf olarak denizin derinliklerinden verildiğini gösterir.

“Elmas” ise Yunanca adamas kökünden gelir, “yenilmez, boyun eğmez” anlamındadır. Nurun taşlaşmış hali olarak bilinir.

Antik Roma’da mercan, çocukları nazardan koruyan bir tılsım olarak boyunlarına asılırdı. Doğunun öğretilerinde ise kırmızı mercan, deniz tanrıçalarının kanından doğmuş kabul edilir. Kur’an’daki referansı ise, onu doğrudan ilahi zenginlik ve denizlerin sırrıyla ilişkilendirir.

Elmas ise eski çağlarda ışığın kristalize olmuş hali sayılmıştır. Hindu mitlerinde tanrıların silahlarını süsleyen “yenilmezlik cevheri” olarak anılır.

Mercan & Elmas birleştiğinde, biri denizin canlılığını, diğeri toprağın saf nurunu taşır. Bu set, gök ile yer, deniz ile ışık arasında kurulmuş köprü gibidir.

– Mercan, yaşamsal enerjiyi besler. Kökten gelen canlılığı, bedensel ve ruhsal bütünlüğü güçlendirir.

– Elmas, hakikati tüm bulanıklıklardan arındırır; ruhsal alanı Allah’ın nuruyla saflaştırır.

Mercan hayatın akışını güçlendirir, Elmas ise bu akışa ilahi ışığın saflığını katar. Böylece set, sahibine hem dünyevî korunma hem de ruhsal aydınlanma verir.

Bu set kadınına der ki;“Hayatın kökü sende, ışığın nuru üzerinde. Sen hem denizin derinliğinde saklanan hem de göğe yükselen ilahi bir emanet taşıyorsun.”