GEM LAL TAŞI-SOY KANI-

Lal taşı, yeryüzü karar vermeden önce doğdu.
Henüz ateş soğumamışken, damarlar yazılmamışken,
bir kıvılcım indi yerin altına —
ve orada beklemeyi seçti.

O kıvılcım, zamanla renge döndü.
Renk ete benzedi.
Et kana…
Ve lal taşı doğdu:
Sarsılmaz, geri dönmez, konuşmadan bilen.

Bu taş, insanın değil, soyun taşıdır.

Gem Kalite parlaklık demek değildir, bir dirençtir.
Zor koşullarda bile çatlamayan yapının, basıncı içinde tutan karakterin karşılığıdır.

Bu taşta çizik aranmaz.
Kırık aranmaz.
Öz bozulmamıştır.
Ne yük bükmüş, ne zaman soldurmuş.
Gem olan budur:
Tarihle gömülmüş değil, tarihin gövdesidir.

Soyun Taşıdır

Bir bedenin içinden geçtiği ilk kan, ruhun ilk bağı değilse nedir?
Lal taşı bu soruya cevap vermez.
Sadece bekler.
Taşıyan kadın ya da erkek ne zaman durursa,
taş konuşur:
“Senin başladığın yer burası değil.”

Atalar, doğrudan geçmez.
Amma velakin çiçeklerim bazı varlıklar onlara kapı olur.
Lal taşı bu kapıdır.
İsim söylemez, hikâye anlatmaz.
Ama gece vakti yürüyeni ayağa kaldırır.

Bu taşın durduğu yer bellidir.
Göbeğin altında, omurganın başlangıcında,
kanın ilk sıcak olduğu noktada…

Burada ne zaman bir çözülme yaşansa,
taş titreşir.
Bunu duyan olur mu, bilinmez.
Ama duyan yürümeye başlar.
Ve geri dönmez.

“Ben, adı unutulmuş bir kadının

yaktığı ateşin altından geldim.
Sustum.
Göçtüm.
Kaldım.

Şimdi bana dokunan her bilek,
kendi ilk sözünü hatırlasın.

Kanın sesi,
damarın vakarı,
gözün rüyası olsun.

Şifa olsun

Taş 14-15 mm arasındadır. Koleksiyondur.