“Sükûttan Doğan Işık” – Buda’nın Sessizliğinde Yüzünü Görenler İçin
Altın sessizliktir onun yüzü.(Başında elmaslarla)
Ne konuşur, ne yargılar.
Sadece bakar.
Ve o bakışta, insan kendi kalbinin arka bahçesini görür.
Kolye;
Kendine dönmenin; kalabalıktan çekilip, içteki sükûta yüz sürmenin sembolüdür.
Gümüş zinciriyle dünyevî bağlara incelikle dokunur;
elmas taşlarla bezeli kubbesi ise kalbin başına kurulmuş bir sekîne tacıdır.
Ve o tacın sessiz parıltısında,
şu ayetin yankısı duyulur:
“Ve O, içten içe konuştuğunuz her sözü bilir.”
(Enbiya Suresi, 4)
Buda’nın öğretisi, arınmadır.
Arzuların, korkuların, benlik iddialarının ötesine geçiştir.
Ve bu, Kur’an’da şöyle ses bulur:
“Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.”
(Şems Suresi, 9)
İşte bu yüzden, bu kolyeyi taşıyan kadın;
ne yalnızca bir inanca, ne yalnızca bir felsefeye bağlıdır.
O, içe dönen her yolculuğun yolcusudur.
İslamiyet’te ‘takva’ ne ise, Buda’da ‘uyanış’ odur:
İkisinde de öz aynı kalır—kendinden geçerek Allah’a varmak.
“Aham Brahmāsmi” (अहम् ब्रह्मास्मि)
“Ben mutlak hakikatin kendisiyim.”
Bu kadim cümle, ilâhî olanla insanın birliğini hatırlatır.
Ve Kur’an’daki yankısı şöyledir:
“Biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf Suresi, 16)
Bu yüz,
her sabah aynada görmek istediğin dinginliği taşıyor.
Ne eksik, ne fazla…
Sadece var.
Ve bu varoluşun içine gömülmüş elmaslar,
zihninin karanlığında parlayan düşünce taşlarıdır.
İnsan, bazen susarak en yüksek hakikate ulaşır.
Çünkü ayet şöyle der:
“Rahman’ın kulları… boş söz işittiklerinde ondan yüz çevirirler.”
(Furkan Suresi, 72)
Bu kolye,
sana hiçbir şey öğretmeye çalışmaz.
Ama sen ona yeterince uzun bakarsan,
o sana çoktan bildiğin şeyleri hatırlatır.
Buda gibi susar.
Ama içinden geçen her niyeti,
altın yüzünde taşıyan bir dua gibi saklar.
Ve sen onu taktığında,
ne moda, ne gelenek…
Sadece:
“Ben buradayım. İçimdeyim. Allah’a yakınım.” dersin.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.