بیا تا گل برافشانیم و می در ساغر اندازیم
فلک را سقف بشکافیم و طرحی نو دراندازیم
“Gel, gel de gülleri savuralım ve şarabı kadehlere dolduralım;
Göğün tavanını yırtalım da yeni bir düzen kuralım.”
– Hâfız-ı Şîrâzî
Bu beyit, zincirlenmiş bir kadının içinden geçen sessiz devrimin sesidir.
İranlı kadınlar ; zamanı çatlatacak kadar güçlü susmayı bilir.
Ve zamanı geldiğinde, güllerle ve Turkuazla yeni bir âlem kurar.
“Turkuazda Saklı Ahlû Hâl” – Nişapur’un Kalbinden Doğan Kadın”
Bu kolye,
Nişapur’un kalbinden çıkarılmış bir Turkuaz’ın,
İranlı bir kadının ruhuyla bir olmasıdır.
Çevresi, altın rengi gümüş el örgüsüyle örülmüş;
tıpkı İranlı kadınların kaderlerini kendi elleriyle yeniden dokudukları gibi.
Hiçbir dikişi makine görmemiş, hiçbir bağı tesadüf değmemiş.
Bu örgü, isyanla sabır arasında salınan bir duadır.
Yeryüzüyle göğün arasında sıkışmış tüm duaların cevabıdır.
İranlı kadın…
Başı örtülmüş ama kalbi örtülmemiştir.
Kırılmıştır, ama eğilmemiştir.
Yakılmıştır, ama küllerinden secdeyle doğmuştur.
Zulüm görmüştür, ama her defasında zulmü estetikle alt etmiştir.
O yüzden bu taş, sadece bir güzellik değil,
bir direnişin, bir hikmetin, bir sabrın sembolüdür.
“Onlar Rablerine boyun eğerler,
kalpleri titreyerek zikrederler.”
(Müminûn Suresi, 60)
İşte bu kolye,
kalbi titreyerek Allah’a yaklaşan kadınlar içindir.
Ağlamayı bilen, ama gözyaşını bir nehire çeviren kadınlar için…
Nişapur’un taşıyla, Nisa Sûresi’nin bilgeliğini boynunda taşıyanlar için…
Altın gibi parlayan örgüsü,
kadının yeryüzündeki yürüyüşünü kutsar.
Turkuazın göğe değen mavisi ise
ona şunu hatırlatır:
Sen, hakikati görünür kılmak için indirildin.”
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.