Bir ruh, vakti gelmeden yükünü fark etmez.
“Rabbimiz! Üzerimize taşıyamayacağımız yükü yükleme.” (Bakara, 286) ayetinde saklı sır şudur: Her seçilmişin omzuna düşen yük, sabırla taşınacak bir emanettir.
Yorgunluk burada kemiklere değil, kök ruha işlenir.
Modern tıp bu yükü adlandıramaz: Kan tahlilleri temiz çıkar, hormonlar dalgalanır ama gerçek sebep susar.
Kadim öğretiler bilir ki, seçilmiş olanın alnına ilk harf ruhlar âleminde kazınır.

Tibet Ölüler Kitabı’nda ruh kapıları geçilirken söylenir:
“Ey asil doğmuş varlık, şimdi hakikatin yolunu hatırlaman gerekir.”
Hatırlamak yükü hafifletir.
Unutulan her sır, bedene yorgunluk diye geri döner.
Mısır’ın eski metinlerinde ölü kalbini tarttırırken, eski sözlerini de tarttırır.
Seçilmiş hat, kendine ait olmayan yeminlerin ağırlığını taşır; omuz, damar, sinir ağı bu yüzden tükenir.

Gökyüzünde Satürn, sabrın ve yükün zamana yazılı halkasıdır.
Bu frekans da Satürn gibi ağırdır; devretmez, tamamlanana kadar kendini hatırlatır.

Bir kadın, bir adam, yürürken, çalışırken, nefes verirken içten içe fısıldar:
“Neden hep ben?”
Bu soru kök soydan devralınan eski bir anlaşmanın yankısıdır.

Taş, sinir ağına kazınan eski korkunun izini enerji katmanında hafifletir.
Düşük titreşim bu alana tutunamaz.
Dua, taş varlığı ve kadim hatırlayış birleşince seçilmiş ruh, yüküne köklenmeyi öğrenir.
Yorgunluk silinmez; ama güç sabırla geri çağrılır.

BU ALAN KİMLER İÇİNDİR?
– Tıpta bir sebep bulunamayan kronik yorgunluk yaşayanlar
– “Neden hep ben?” sorusunu ruhunun derinliklerinde taşıyanlar
– Soydan gelen emaneti hissetmeye hazır, kök belleği açık hassas ruhlar

BU ŞİFA NEYİ DÖNÜŞTÜRÜR?
– Kök bellekte taşınan eski sözlerin, devralınan yüklerin ağırlığını enerji düzeyinde hafifletir
– Sinir ağına kazınmış taşıyamama korkusunu sabır halkasına taşır
– Düşük titreşimin bu frekansa bağlanmasını engeller
– Taş varlığı seçilmişlik alanına koruyucu hat kurar
– Ruh yükünü tanıdıkça, güç yeniden filizlenir