Ruh, toprağa değmedikçe yük hafiflemez.
Kur’an’da “Ve insanı bir nutfeden yarattık…” (İnsan, 2) ayeti, nefesin bedene, ruhun kemiğe nasıl giydirildiğini hatırlatır.
Ama kök bellekte dişil ya da eril frekans, bu bedeni tam duymazsa yaşam titreşimi köksüz kalır.

Tibet metinleri, bedenlenmeyi alt geçit diye tarif eder: Ruh, bedene tam inemezse yerde yürüyen bir hayale dönüşür.
Mısır’ın ruh terazisi bu hatırlayışı simgeler — kalp hafifse beden ağır kalmaz.
Oysa dişil frekans utançla, eril frekans değersizlikle bedenlenemezse sinir ağı boşluk hisseder, damar akışı tam döngü bulamaz.

Bir kadın, dişil varlığını köke indirmekten korkar; karın bölgesi soğuktur, yumurtalıklar, rahim titreşimi bastırır.
Bir adam, eril varlığını bedenle barıştıramaz; omuzları çökük, nefesi dar, sesi titrek kalır.
Modern tıp hormon bozukluğu, kronik yorgunluk, motivasyon kaybı diye izah eder.
Ama ruh belleği bilir ki bedenlenmemiş dişil ya da eril, toprağa bağlanmayan bir gölge gibidir.

Taşın hatırlatıcılığını çağırıyorum…
Taş, sinir ağına kazınmış utancı, değersizlik hissini enerji düzeyinde hafifletir.
Kur’an’ın “Ve O, sizi yerden bitki gibi bitirdi.” (Nuh, 17) ayeti, köklü varoluşu hatırlatır.
Düşük titreşim, bedenlenmemiş frekansta uzun süre barınamaz.
Dua, taş belleği ve sabır birleşince dişil ya da eril titreşim toprağa iner; ruh bedende köklenir.

BU ALAN KİMLER İÇİNDİR?
– Bedeniyle barışık hissedemeyen, dişil ya da eril tarafını tam duyumsayamayanlar
– Hormon dengesi, kök çakra, üreme alanı ya da sinir sistemiyle ilgili köksüzlük yaşayanlar
– Ruh belleğinde “bedeni terk etme” kaydını dönüştürmeye hazır hassas yapılar

BU ŞİFA NEYİ DÖNÜŞTÜRÜR?
– Sinir ağına kazınmış utanç, değersizlik ve köksüzlük izlerini enerji düzeyinde hafifletir
– Dişil ya da eril titreşimi bedene indirmeyi kolaylaştırır
– Düşük frekansın bu köksüz alanda tutunmasını engeller
– Taş varlığı bedene dönüşü sabırla destekleyen koruyucu hat oluşturur
– Ruh bedene indikçe, topraklanma derinleşir; varoluş hafifler