Bedeni Terk Etmiş Ruhlara – Bedenlenemeyen Dişilik / Erillik Frekansı
“Sanki yaşıyorum… ama içimde ben yok.”
Bazılarımız bir et beden içerisinde yaşarlar… Ama gerçekten o et bedenin içinde yeşermişler midir?
Dışarıdan bakıldığında güçlü, sakin, akıllı, anlayışlıdır…
Ama içeride bir yerde şu cümle sessizce dolaşır:
“Ben hâlâ tam anlamıyla buraya ait değilim.”
“Sanki kendimi izliyorum.”
“Bedenim var ama ruhum eksik.”
“Cinsiyetim var ama hissetmiyorum.”
“Bir şey yaşıyorum ama içinde değilim.”
Bu, herkesin anlayabileceği bir şey değildir.
Ama hisseden için çok tanıdıktır.
Adı konamaz. Ama yorgundur.
Ne zaman olur bu?
Erken yaşta bastırılmış duygular
Bedenin ayıp, günah, tehlikeli olduğu öğretiler
Cinselliğin hiç yaşanmamış ya da zorla yaşanmış olması
Cinsiyetini taşıyamamak: “kadın gibi hissedememek” veya “erkek gibi davranamamak”
Travmalar, zorlamalar, terk edilmeler
Veya çok fazla ruhsal bilgi yüklenip bedenle bağın unutulması
O zaman ne oluyor beden biliyor musunuz?
İçine sığamadığınız bir kıyafet.
Taşlar burada ne yapar?
Taşlar seni “dönüştürmez.” Bunu bekleme.
Ama seni bedenine geri çağıracak kadar sabit bir alan oluşturur.
Kök çakranda “güvendesin” bilgisini hatırlatır
Pelvik bölgede donmuş, kapanmış olan kadınlık ya da erkeklik enerjisini yumuşatır
“Ben kadın mıyım?” / “Ben erkekliğimi taşıyamıyorum” hissini sessizce düzenler
Aura alanını toparlar, bedene frekansla yer açar
Ve bedenle tekrar bağ kurduğunda…
dokunmak, sevmek, hissetmek, yaşamak…
hepsi yeniden mümkün olur.
Bu taş dizilimi, kimler içindir?
“Kadın gibi hissedemiyorum, içimde boşluk var” diyenlere
“Dokunulmak istemiyorum, bedenim bana yabancı” diyenlere
Erkekliğini baskılamış, bedenine sığamayanlara
Cinsiyetini taşısa da içinde taşıyamayanlara
Ve “ben yaşamın içinde varım ama kendime temas edemiyorum” diyenlere
Taş burada şunu demez:
“Kendin ol.”
Ama şunu hatırlatır:
“Bu beden senin.
Ve senin içinde yer var.”
Hadi yerleş…