Zihnin Hızında Koşan Kalbin Sessiz Yardım Çağrısı
🔬 Anksiyete Nedir?
Anksiyete, tıbbi tanımıyla “gelecekte olacak bir şeye dair aşırı ve kontrolsüz endişe hâli”dir.
Ama bu cümle, hissettiğini anlatmaz.
Anksiyete:
Kalbin sebepsiz çarpması,
Düşüncelerin durmaması,
İçinde görünmeyen bir alarm çalıyor gibi hissetmek,
Uyuyamamak ama yorgun uyanmak,
Seslere, insanlara, kendine bile tahammül edememek,
Sürekli bir şey olacak hissiyle bedenin kasılmasıdır.
Tıp bunu sinir sistemi bozukluğu, serotonin düşüklüğü, çocukluk travmaları, stres, genetik yatkınlıkla açıklar.
Bunların hepsi doğrudur.
Ama eksiktir.
Çünkü anksiyete bazen bedenin değil,
ruhun fark edilmek isteyen bir yanının çığlığıdır.
🧠 Anksiyetenin Duygusal ve Ruhsal Arka Planı
Anksiyete çoğu zaman kişinin:
Hayatı kontrol etme arzusu ile teslimiyet arasındaki çatışmasından doğar
Duygulara değil düşüncelere tutunmasından
“Kendim olmazsam kabul edilmem” inancından
Travmalarla dolu geçmişte, güvende hissetmediği yerden gelen titreşimden
Hep güçlü olmak zorunda kalan bir çocuğun, artık güçsüz düşmesinden
Sürekli “bir şey ters gidecek” korkusuyla ruhun evinden dışarıya taşınmasından
Anksiyete, ruhun “şimdi”de kalamadığı bir zamansızlık hâlidir.
Geçmiş yaralar ve gelecek korkular arasında salınan
bir iç tereddüttür.
Kalp çarpar, ama bu çarpış bir duyguya değil,
bir belirsizliğe aittir.
Anksiyete yaşayan biri aslında sürekli bir şey “olmasın” diye savaşır.
Ama bu savaşın yorgunluğu, bedenin frekansını bozar.
Sinir sistemi artık sakinleşemez.
🌿 Taşların Anksiyeteye Rezonansı – Frekans, Güven ve Hafıza
Taşlar sabit frekans taşır.
Sinir sistemi ise dalgalı çalışır.
İşte bu yüzden taş, sinir sistemine karşı bir denge aynasıdır.
Taşla temas eden bir beden, farkında olmadan şunu duyar:
“Artık bir tehdit yok.”
Beyin korteksi bunu anlamaz.
Ama beden anlar.
Kas gevşer. Kalp ritmi yavaşlar.
Beyin alfa dalgalarına geçer.
Vagus siniri aktive olur: yani rahatlama başlar.
Ayrıca bazı taşların taşıdığı mineraller (magnezyum, potasyum, lityum, çinko)
zaten sinir sistemi regülasyonunun merkezindedir.
Ama taşın asıl gücü mineralle değil,
titreşimle hafızayı dürtmesindedir.
“Güvendesin” diyen bir frekansa uzun süre maruz kalan beden,
savunmayı bırakır.
Ve işte o an:
Ruh tekrar yerleşir.
“Onlar, kalpleri Allah’ı zikredince sükûna erenlerdir.”
(Ra’d Suresi, 28)
Taş, zikretmez. Ama titreşir.
Ve bazen bir titreşim, kalbin unuttuğu huzuru
yeniden hatırlatır.
Sonuç:
Anksiyete bir bozukluk değil;
ruhun yok sayılmış ritmine karşı bir çırpınışıdır.
Taşlar bu çırpınışı bastırmaz.
Ama ona eşlik eder.
Ve en sonunda ruh, şöyle der:
“Ben burada, bu bedende, bu anda kalabilirim.”