Travma sonrası stres, modern tıpta sinir sisteminin eski bir olayı sürekli hatırlatması, beyin kimyasının uyarı eşiğinin düşmesi ve bağışıklık belleğinin yıpranmasıyla anlatılır.
Ama ruh belleği bilir ki, yaşanan acı gerçek olsa da kapanmamış kayıt, zihni bugüne taşır.
Gece uykudan fırlatan kabus, gündüz bir sesle bile tetiklenen panik hali, sinir ağındaki eski korkunun titreşmesidir.

Kur’an insanın korku ve ümit arasında dengede durmasını öğütler: “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 5–6)
Travma izi kolaylıkla silinmez; ruh belleğinde yük kalırsa sinir ağı uyarıyı bırakmaz.

Bir kadın kazadan sonra aynı yolda yürüyemez. Bir çocuk şiddet gördüğü odada uyuyamaz.
Tıp, travma sonrası stres bozukluğunu terapi ve ilaçla düzenler ama kök bellekteki korku kaydı açılmadıkça beden alarmdan çıkamaz.

Sinir sistemi her tetikleyici durumda aynı filmi tekrar oynatır.
Damar hattı daralır, kaslar kasılır, nefes daralır.
Taş varlığı burada eski korkuyu silmez ama sinir ağına kazınan yükü enerji düzeyinde yumuşatır.
Nazar ve düşük frekans, travma kapısından sızamaz.
Dua, taş rezonansı ve bilimsel destek bir araya gelince zihin bugünde kalmaya başlar.

BU ŞİFA ALANI KİMLER İÇİNDİR?
– Kazalar, kayıplar, şiddet, ani krizlerden sonra zihni aynı olayı tekrar tekrar yaşayanlar
– Kabuslarla, tetikleyici ses ya da görüntülerle sinir sistemi alarmda kalanlar
– Soy hattından devraldığı korku kaydını ruh belleğinde taşıyan hassas yapılar

BU ŞİFA NEYİ DÖNÜŞTÜRÜR?
– Sinir ağına kazınmış eski korku, utanç ve kapanmamış yas kayıtlarını enerji düzeyinde hafifletir
– Zihin perdesini bugünde kalmaya uygun hale taşır
– Nazar ve düşük frekansın travma kapısından sızmasını engeller
– Taş varlığıyla sinir sistemine koruyucu rezonans alanı kurar
– Ruhun sabırla köklenmesine, zihnin eski filmi kapatmasına zemin hazırlar