Depresyon, bedende yalnızca serotonin veya hormon düşüşüyle açıklanmaz.
Zihin perdesi ağırlaştığında sabah uyanmak güçleşir, gece uyku dinlendirmez, konuşmak anlamsızlaşır.
Modern tıp, depresyonu beyin kimyasındaki serotonin ve dopamin dalgalanması, sinir sistemi yorgunluğu, kronik stres, uyku düzensizlikleri ve genetik yatkınlıkla anlatır.
Kadim öğreti ise bilir ki insan ruh belleğinde kapalı kalmış yas, utanç, suçluluk ve değersizlik izlerini temizlemeden umut sabit kalmaz.

Kur’an’da karanlıkla sınanan insanın sabırla ferahlanacağı müjdelenir: “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 5–6)
Depresyon, umudun kapanması kadar, kapanamayan eski acının ruh belleğinde yankılanmasıdır.

Bir kadın günlerce evden çıkmak istemez, kendini yorgun, eksik, değersiz hisseder.
Tıp, antidepresan yazar, belki uyku düzenini anlatır.
Ama kökten gelen kayıt “Ben yük olurum” diyen eski bir korkudur.
Anne ya da baba hattından devralınan sessiz yas, zihin ağını ağırlaştırır.
Bu yüzden ilaç geçici ferahlık sağlarken, eski yük orada kaldıkça ruh yine kapanır.

Taş varlığı burada sinir sistemi uyarısını baskılamaz; aksine zihin perdesine işlemiş eski korku ve yası enerji düzeyinde yumuşatır.
Nazar ve düşük frekans, umut damarına tutunmasın diye rezonans alanı kurulur.
Dua, taş belleği ve bilimsel öneri birlikte tutulduğunda insan sabrın kapısını aralar, göğüs genişler, zihnin perdesi hafifler.

BU ŞİFA ALANI KİMLER İÇİNDİR?
– Güne başlamakta, karar almakta, konuşmakta zorlananlar
– Umutsuzluk, suçluluk, değersizlik hissini derin yaşayanlar
– Soydan devraldığı yas ve “Ben yük olurum” kalıbını ruh belleğinde taşıyan hassas yapılar

BU ŞİFA NEYİ DÖNÜŞTÜRÜR?
– Ruh belleğinde kapanmamış yas, suçluluk, değersizlik kayıtlarını enerji düzeyinde hafifletir
– Sinir sistemiyle damar akışını umut frekansına uyumlar
– Nazar ve düşük frekansın zihin perdesine işlemesini engeller
– Taş varlığıyla umut damarına koruyucu rezonans alanı kurar
– Ruhun sabırla genişlemesine, zihnin ferahlıkla nefes almasına zemin hazırlar