Bağımlılık; bedende hormon dengesiyle başlar, sinir ağına yerleşir, zihin belleğinde de köklenir.
Sigara içmek, tatlıyı durmadan aramak, ekran başında saatler harcamak ya da alkolle uykuya dalmak… Modern tıp bunları nikotin – dopamin bağı, insülin dengesizliği, uyarıcı hormon döngüsü ve stres yanıtıyla açıklar.
Kadim anlatı ise bilir ki bu zincir, kapanmamış bir iç boşluğun yerini geçici bir “oyalama”yla doldurma çabasıdır.

Kur’an, insanın nefsini “kendi kendine yetmeyen” ama sabırla terbiye edilirse dinginleşen bir nefes olarak tanımlar. “Nefsini arındıran kurtuluşa erer.” (Şems, 9)

Sigara, nefesi sakinleştirmek yerine boğar.
Tatlı, köklenmemiş bir şefkati beden belleğinde o anlık ödüle çevirir.
Alkol, karaciğerin yükünü artırırken ruh belleğindeki utancı kısa süreliğine sessizleştirir.
Ekran başında harcanan saatler, zihnin sessiz kalmaktan korktuğunu gösterir.
Bir kadın ya da bir erkek sabah diyet yapmaya karar verir, gece şekerle nefes alır. Bir gün bırakır, bir hafta sonra eski alışkanlığa geri döner. Çünkü kök bellek boşluğu görünmez kalır.

Taş varlığı burada bağımlılık yapan maddenin kimyasını ortadan kaldırmaz. Ama sinir sistemiyle zihin arasında sıkışan “Ben buna mecburum” inancını enerji düzeyinde hafifletir.
Zihin alarmını kapatır, sinir ağına sabır frekansı taşır.
Kur’an’da sabırla bekleyenin nasibi genişler; bu nasip taşın titreşimiyle hatırlatılır.

BU ŞİFA ALANI KİMLER İÇİNDİR?
– Sigara, alkol ya da şekeri bırakmak isteyip hep geri dönenler
– Ekran bağımlılığı yüzünden zihni bulanık, gözü yorgun kalanlar
– İç boşluğunu bir alışkanlıkla doldurduğunu fark eden, kök bellekteki yeri görmek isteyenler

BU ŞİFA NEYİ DÖNÜŞTÜRÜR?
– Sinir ağına kazınmış “mecburiyet” kalıplarını enerji düzeyinde hafifletir
– Zihin belleğinde eski korku ve değersizlik boşluğunu sabırla tamamlar
– Nazar ve düşük frekansın sinir sistemini tetiklemesini engeller
– Taş varlığıyla bağımlılık zincirine görünmez bir direnç katmanı kurar
– Ruhun sabırla köklenmesine, bedene yeniden hâkimiyet kazandırmasına zemin hazırlar