Kadın bedeni, yalnızca yumurtalık, tiroit ve böbreküstü bezi gibi bezlerin salgısına bağlı çalışmaz.
Hormonlar, tüm bunların ötesinde, duyguların, korkuların, utançların, arzuların, gölgelerin kanallarla bedene dağıtılmış halidir.
Modern tıp hormonları sayılarla ölçer.
Ancak kadim bilgelikler bilir ki hormonal akış, önce enerji bedeninde, sonra sinir sisteminde, en son kan değerlerinde değişir.
Bu yüzden gerçek denge, önce ruhun karanlık dehlizlerinde başlar.

TIBBİ ZEMİN
Kadın hormon sistemi hipotalamus, hipofiz, yumurtalık ve tiroit üçgeniyle yönetilir.
Kortizol, insülin, östrojen, progesteron ve testosteron; bu dengeyi belirler.
Kronik stres kortizolü yükseltir, östrojeni baskılar, progesteronu düşürür.
Bu bozulma, adet düzensizliği, kist, fibrokist, kilo değişimleri, cinsel isteksizlik, erken menopoz ve saç dökülmesi gibi belirtilerle görünür hale gelir.

Tıbbi protokoller hormon değerini düzenlemek için sentetik ilaçlar sunar.
Ancak hormonlar yalnızca bedenin değil; kök inançların, bastırılmış arzuların ve geçmiş travmaların da tercümanıdır.
Ve bu tercüman susturulmaz.
Susturulursa başka bir organda bağırmaya başlar.

RUHSAL VE PSİKOLOJİK ZEMİN
Kadında hormonal dengeyi en hızlı bozan üç unsur:
– Bastırılmış cinsellik
– Kök korkular
– Yetersizlik ve utanma kayıtlarıdır.

Birçok kadında tekrar eden yumurtalık kistleri, polikistik over, endometriozis, fibrokistler ve erken menopoz; yalnızca genetik değildir.
Bu tablolar, dişil enerjiye dair “kirli, yasaklı, tehlikeli” inancının hücre belleğinde yankılanmasıdır.

Çocukluktan itibaren kadına “ne kadar dişil olursan o kadar tehdit altında kalırsın” kodu işlenir.
Bu kod, rahmi dondurur.
Böbreküstü bezini yorarak kortizol üretimini artırır.
Dişil hat kapanınca, tiroit boğazda düğümlenir.
Ve böylece hormon sistemi, kadının kendi bedeninden korktuğu kadar karışır.

EZOTERİK VE KUTSAL KAYITLAR
Kur’an’da Meryem Suresi’nde, Hz. Meryem’in kısır gibi görünen bedeninin “Ol” emriyle doğuma açılması;
Yaratım sırrının ilahi izinle, zihni aşan bir düzenle işlediğini anlatır.
Zebur’da kadının rahmi “Rab’bin mühürlü bağçesi” olarak tarif edilir. (Bu metinde “mühür” değil, sembol olarak geçer, literal kullanma.)
Sümer tabletlerinde ise tanrıçaların doğurganlığı sadece bedensel değil; “enerji kapısı” olarak korunur.
Bu kapı bozulursa, kadın kendi bedenine ihanet eder.
Hormonal bozulma da işte bu ihanetin somut kaydıdır.

BU ŞİFA ALANI KİMLER İÇİNDİR?
– Adet düzensizliği, yumurtalık kistleri, polikistik over gibi tekrarlayan rahatsızlıkları olanlar
– Tiroit problemleri, erken menopoz, düzensiz kilo değişimleri yaşayanlar
– Cinsellik, doğurganlık, kadınlık ve dişil enerjiyi tehlikeli, kirli veya suçlu sayan kayıtlar taşıyanlar
– Anneden ya da soydan “kadın olmak yük getirir” inancını devralanlar
– Sentetik hormon tedavilerinden geçici fayda görüp kök nedeni çözmek isteyenler

BU ŞİFA NEYİ DÖNÜŞTÜRÜR?
– Sinir sistemi üzerindeki kronik stresin kortizol dengesini bozmasını engeller
– Dişil enerji merkezlerinin (rahim, yumurtalık, tiroit) blokajlarını çözer
– Bastırılmış arzuları, utanç kalıplarını ve cinsellik korkularını hücresel hafızadan arındırır
– Kadının bedenini kendine düşman değil, yaşamın taşıyıcısı olarak hatırlamasına alan açar
– Soydan taşınan “kadınlık yükü”nü rahim hattından temizler
– Kadının hormonlarını sayıdan çıkartır, yaratım sırrına tekrar bağlar