Ateşli Hastalıklar Sonrası Zayıf Düşme: Beden Ayağa Kalkar Ama Ruh Hâlâ Dinlenmek İster
Geçtiği Sanılan Bir Hastalıktan Sonra Hâlâ Sessizce Toparlanmakta Olan Küçük Ruhlara Sessiz Bir Eşlik
Çocuk hastalanır.
Ateşi çıkar, halsiz düşer, yatar.
Birkaç gün sonra ateş düşer, vücut toparlar, öksürük azalır…
Ama çocuk hâlâ keyifsizdir.
Oynamaz, konuşmaz.
Yemeğiyle ilgilenmez.
Ve yetişkinler şaşırır:
“İyileşti ama hâlâ yorgun.”
Çünkü iyileşen sadece beden değil.
Enerji alanı da vardır.
Ve o alan, hâlâ dinlenmektedir.
🧠 Hastalık Geçer, Ama Bedenin Hafızası Kalır
Ateşli hastalıklar, çocuğun savunma sistemini harekete geçirirken;
aynı zamanda bedenin enerji katmanlarını da sarsar.
Bu süreçte çocuk:
Enerji rezervlerini tüketmiştir
Sık uyanmıştır – sinir sistemi hâlâ “tetikte”dir
Güçsüzlük hissiyle özdeğeri geçici olarak sarsılmıştır
“Hasta olduğumda sevgi gördüm” düşüncesiyle duygusal karmaşa yaşayabilir
Ve beden iyileşse de…
ruhun hâlâ yatmak, beklemek, sessiz kalmak istediği bir süreç başlar
Bu dönemde çocuğa “iyileştin artık, hadi hareketlen” demek,
onun içten gelen ritmini zorlamaktır.
Çünkü çocuklar yalnızca fiziki değil,
enerjiyle iyileşir.
Ve o iyileşme süresi, gözle görülmez.
🌿 Taşların Bu Geçiş Sürecindeki Rolü: Kuvvet Değil, Köklenme
Taşlar bu süreçte “güç” vermez.
Ama çocuğun toparlanmasına sabırla eşlik eden bir frekans alanı sunar.
Sinir sistemine “dinlenme izni” veren bir titreşim taşır
Kök ve kalp bölgesine dokunarak, bedende yeniden yer tutma hissi oluşturur
Aura alanını onarır – çünkü hastalıkla birlikte aura genellikle zayıflar, dağılır
Uyku kalitesini destekler – çünkü iyileşme uykuda derinleşir
Yorgunlukla gelen “benliğin küçülme hissini” dengeleyerek
çocuğun yeniden güçlenmesine zemin oluşturur
Taş bu süreçte şöyle fısıldar:
“Yorgun olabilirsin.
Bunda hiçbir eksiklik yok.
Ben seninle birlikte güçleneceğim.”
“Allah, bir şeyi dilediğinde ona sadece ‘ol’ der;
ve o hemen olur.”
(Yasin Suresi, 82)
Ama beden “hemen” iyileşmez.
Çocukların iç zamanı,
bizim dış zamanımıza benzemez.
Taşlar, o iç zamana sabırla eşlik eder.
Çünkü bazen, iyileşme en çok beklenilmekle başlar.
Sonuç:
Ateşi düşen çocuk iyileşmiş gibi görünür.
Ama bazen hâlâ yarı uykudadır.
Yarı isteksiz. Yarı kırılgan.
Ve hâlâ içeride bir şey toparlanmaktadır.
Taşlar, bu toparlanma sürecinde bir “hareket çağrısı” değil;
bir güven alanı oluşturur.
Ve çocuk, bir gün yeniden oynamaya başladığında…
taş hâlâ onun yanındadır.
Çünkü o taş şunu bilir:
“Geçti sanılan şey, bazen hâlâ içeride dinleniyordur.”