Bedenin Ritmine Kulak Vermek Üzerine

🔬 Tansiyon Nedir? Denge Neden Bozulur?
Tansiyon, kalbin her atışta damar duvarına uyguladığı basınçtır.
Yüksek tansiyon (hipertansiyon), bu basıncın sürekli artmasıdır;
düşük tansiyon (hipotansiyon) ise, kanın dokulara yeterince ulaşamaması durumudur.

Yüksek tansiyon uzun vadede kalp, beyin ve böbrek sağlığını riske atar.
Düşük tansiyon ise halsizlik, baş dönmesi, soğukluk, konsantrasyon bozukluğu gibi belirtilerle yaşam kalitesini düşürür.

Tansiyon, sinir sistemi, hormonal sistem, damar esnekliği ve kalp ritminin ortak çalıştığı bir içsel senfonidir.
Ancak bu senfoni, yaşamda sürekli baskıya maruz kalındığında,
duygular bastırıldığında,
veya hayatın ritmi zorlandığında bozulur.

🧠 Tansiyonun Duygusal Kökleri – Bastırılmış Basınç, Görünmeyen Yük
Tansiyon bozuklukları, özellikle şunlarla ilişkilidir:

🔺 Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon):
Bastırılmış öfke, sürekli “idare etme” hâli

Hayatın yüklerini tek başına taşıma zorunluluğu

Dışa vurulamamış gerilim: “içimde fırtına var ama dışımda sessizlik”

Kontrol ihtiyacı, gevşeyememe, her şeyin sorumluluğunu alma

Sürekli tetikte kalma, ruhsal alarm hâli

Kendi sınırlarını belirleyememe – başkasının alanında yaşama

Yüksek tansiyon çoğu zaman, insanın içsel basıncının dışa vurulamamasıyla ilgilidir.
“Taşıyorum ama kimse görmüyor. Susuyorum ama içim bağırıyor.”

🔻 Düşük Tansiyon (Hipotansiyon):
Hayattan geri çekilme eğilimi

Sorumluluk alamama değil; “almaya inanamama” durumu

Yaşama karşı isteksizlik, hareket etmede zorlanma

“Ben ne yaparsam yapayım bir şey değişmeyecek” duygusu

Sık sık içe kapanma, derin yorgunluk ve teslimiyetin gölgesinde bir çaresizlik

Düşük tansiyon, ruhun hayattan elini çektiğinde…
Bedenin ritmini yavaşlatması gibidir.
“Yoruldum. Geri çekiliyorum” diyen bir kalptir o.

🌿 Mineraller, Damarlar ve Frekans Desteği – Taşların Alanı
Tansiyon sistemi; damar duvarı esnekliği, kas-iskelet gerginliği, sinir sistemi hassasiyeti ve su-mineral dengesiyle doğrudan bağlantılıdır.
Tansiyon regülasyonu için hayati önem taşıyan mineraller:
Potasyum, magnezyum, sodyum, kalsiyum, koenzim Q10, çinko.

Doğal taşlar bu mineralleri doğrudan taşımasa da, onların frekanssal yansımalarını kristal yapılarında tutar.
Taşlar titreşimsel olarak:

Kasları gevşetmeye,

Sinir sistemini yatıştırmaya,

Damar sisteminde elektromanyetik denge sağlamaya
yardımcı olabilirler.

Ama belki de taşın asıl hediyesi şudur:
Bedenin unutulan ritmine güvenle dönmesini sağlamak.

Yani:
“Sen artık tetikte olmak zorunda değilsin.”
“Sen artık geri çekilmek zorunda değilsin.”
“Sen sadece olduğun gibi kalabilirsin.”

“O Allah ki, ölçüyü koydu.
Sakın ölçüde taşkınlık etme!”
(Rahman Suresi, 7–8)
Bedenin ölçüsü, kalbin dengesiyle kurulur.
Taşlar bu ölçünün farkına varmamıza yardım eder.

Sonuç:
Tansiyon bozuklukları, bedenin zamanla ya aşırı baskıya maruz kaldığını,
ya da hayattan uzaklaştığını gösterir.
Bu yalnızca damarların değil,
yaşamla kurulan ilişkinin ritmini kaybettiğinin bir işaretidir.

Taşlar, bu ritmi hatırlatmak için vardır.
Onlar ne kan pompalar, ne ilacı ikame eder…
Ama bir şey yaparlar:
Kalbin fısıltısını yeniden duyman için bir alan açarlar.
Ve bazen en çok ihtiyaç duyulan şey…
O sessizlik içinde duyulan o ilk içsel sözdür:
“Ben yeniden dengeye dönebilirim.”

Seçiminizle eşleşen ürün bulunamadı.