Bedenin Şekerle Konuşması

🔬 İnsülin Direnci ve Tip 2 Diyabet Nedir?
İnsülin, pankreas tarafından salgılanan ve kandaki glikozu hücrelere taşıyarak enerjiye dönüştürmeye yarayan hayati bir hormondur.
Ancak hücreler, zamanla bu hormona yanıt vermemeye başlarsa – yani “direnç” oluşursa – kandaki şeker seviyesi yükselir.
Bu duruma insülin direnci denir.
İlerleyen aşamada ise pankreas yorulur, insülin salgılamada yetersiz kalır ve Tip 2 diyabet gelişir.

Bu süreç genellikle yavaş ve sinsidir. Kilo alımı, halsizlik, tatlıya düşkünlük, yemekten sonra uyuklama hali, ani sinir boşalmaları, odaklanma zorluğu, sık idrara çıkma gibi belirtilerle kendini gösterir.
Modern yaşam tarzı – hazır gıdalar, stres, hareketsizlik ve duygusal boşluklar – bu hastalığın artışındaki en büyük etkenlerdir.

Ama burada durmuyoruz.
Çünkü beden yalnızca biyolojik bir sistem değil; aynı zamanda duygusal bir hafıza deposudur.
Ve kan şekeri, bu hafızanın en kırılgan dillerinden biridir.

🧠 İnsülin Direncinin Duygusal Temelleri
– “Tatlı bir şeye duyulan özlem, içsel bir boşluktan haber verir.”

İnsülin direnci olan kişilerde sıklıkla şu duygusal temalar gözlemlenir:

Hayatta duygusal tatmin eksikliği

Sevgiye ulaşamama, “içsel açlık”

Sürekli bir şeyleri “telafi etme” hissi

Kendine değil, başkalarına iyi gelmeye çalışmak

Hayatı tatlandırma ihtiyacı, ama bir türlü doyamamak

“Sevgi için çalışmak zorundayım” inancı – şefkati hak ettiğine inanmama

İçeride bastırılan kızgınlık, değersizlik hissi

Aşırı kontrol ya da her şeyi akışa bırakıp boş verme ikilemi

Tatlıya olan düşkünlük, çoğu zaman yeterince tatlı olmayan bir hayatın sembolüdür.
Beden, ruhun tatminsizliğini şekere çevirir.
Ama bu şeker, kısa sürede yorar… çünkü ihtiyacın özü tatlı değil, şefkattir.

💉 Tip 2 Diyabetin Derin Arka Planı
– “Tatlı olanla ilişki bozulduğunda, beden korumaya geçer.”

Tip 2 diyabet, insülin direncinin ilerlemiş hâlidir. Artık pankreas yorulmuş, hücreler kapılarını kapatmış, beden dış dünyayla “şeker üzerinden” mesafe koymuştur.
Bu, yalnızca metabolik bir dengesizlik değil; içsel bir savunma sistemidir.

Duygusal olarak diyabet sıklıkla şunlara eşlik eder:

Derin bir yalnızlık hissi, ama duvarlarla çevrili bir yalnızlık

“Ben artık hayattan tat alamıyorum” düşüncesi

Yaşamın yüklerini taşıma, ama sevincini yaşayamama

Affedememe, özellikle geçmişe veya aile bireylerine karşı

Hayatın doğal akışına karşı gizli bir direnç

İçeride hâlâ kapanmamış “çocukluk eksiklikleri”

Sevilmeye değil, çalışmaya mecbur bırakılmışlık hissi

Beden şekeri yükseltir, çünkü duygular bastırılmıştır.
Beden tatlıdan korkar, çünkü sevgiyle bağ kurma şekli bozulmuştur.
Beden enerjiye ulaşmakta zorlanır, çünkü ruhun enerjisi tükenmiştir.

🌿 Taşların Frekansı Bu Noktada Neden Etkilidir?
İnsülin direnci ve diyabet, hücresel düzeyde enerji aktarımının tıkandığı hastalıklardır.
Bu durumda taşların elektromanyetik frekansı, hücre zarlarıyla rezonansa girerek yeniden iletişim kurmaya destek olabilir.
Ayrıca bu rahatsızlıklar mineral eksiklikleriyle doğrudan ilişkilidir:
Krom, magnezyum, çinko, selenyum, mangan gibi mineraller hem hücre duyarlılığı hem de glikoz metabolizması için kritiktir.
Doğal taşlar, bu mineralleri ya içerir ya da frekanssal olarak taşır.

Ancak en önemlisi şudur:
Taşın taşıdığı frekans, bedeni yalnızca uyarmaz.
Ruhu da uyandırır.
Ve ruh kendini duyduğunda, beden savunmayı bırakır.

“Yeryüzünde sizin için hem rızık hem şifa vardır. Ama siz bununla ne az tatmin olursunuz.”
(A’râf Suresi, 10. Ayet – tefekkürle)

Sonuç:
İnsülin direnci ve diyabet, çoğu zaman bedene değil… hayata yeterince güvenemeyen bir kalbe işaret eder.
Taşlarla bu kalbe dokunmak, onu “tatlı” olana yeniden açmak; şeker değil şefkatle beslemek mümkündür.
Çünkü hakiki tatlılık, ruhta başladığında… beden de yavaşça dengeye gelir.

Seçiminizle eşleşen ürün bulunamadı.