ELİAT KOLYE

Eliat taşı, Kudüs’ün taş yolları kadar eski, Süleyman’ın madeninden kopup gelen bir hatıradır. Negev çölünün sıcak nefesiyle pişmiş, Akabe Körfezi’nin tuzuyla yıkanmış, İsrail’in derin toprağında yüzyıllarca uyumuş. Rivayet edilir ki, Hz. Süleyman, hüküm sürdüğü zamanlarda bu madenin taşlarını seçer, sarayının temellerine, kutsal eşyalarına ve kraliçenin odasına Eliat taşını yerleştirirdi.

Bu taş, zamanın ilmini ve hükümdarın bilge bakışını hafızasında taşır. Yeşilin, mavinin ve toprağın tüm tonları Eliat’ın damarlarında toplanır; Kudüs’ün sabah ışığıyla parıldayan kubbeleri, çöl gecelerinde serinleyen eski vadiler… Eliat kolye, taşıyana İsrail’in eski masallarından bir koridor açar; bin yıllık duaların, kayıp peygamberlerin, hüküm veren adaletin ve unutuşun gölgesinde kalan kralların izleriyle…

Her Eliat taşı, Süleyman’ın sarayında yankılanan o eski ilmin ve kalbinin her katmanında gezinen hikmetin zamana yazılmış bir hatırası. Boynunda Eliat kolyesini taşıyan, yalnızca bir taşın değil; Kudüs’ün, Negev’in ve kayıp çağların sesiyle, eski madenlerin göğsünde yankılanan bilgeliğin adımlarını duyar.

Bu kolye, Hz. Süleyman’ın madeninden bugüne ulaşan, toprağın en derin sırrıyla yoğrulmuş bir emanettir.

Bize bıraktığı bir emanet….