Yemen’in yanık toprağından çıkar bu taş. Bizim güneş hikayelerimizden
Kırmızı değildir renginin çöl sesi; içinde suskun bir toprak ezgisi, susmuş Belkıs’ın ninnisi.
Sebe’nin gür saraylarında yürümez artık kimse elbette biliyorum. Ama eşikler sarsılmaz Zilzalla unutma.
o taş hâlâ oradadır.
Bir eşik gibi…
Bir sır gibi…
Belkıs, sarayına gelen mektubu okurken,
Nedimeleri saçlarını örerken,
Korsesinin ipini sıkarken izleyendir taş.
Inanna 7 kat ise Belkıs 108 kat soyundu belki de.
Bu tespihte 108 taş var.
Çünkü her taş bir adım,
ve 108 adımda
bir kadın kendinden geçip teslim olur.
Belkıs’ın Süleyman’a devri hikayesi tam olarak budur.
Bir devlet diz çökmüştür
Bir gönül secdeye inmiştir
Bir imparatorluk terkedilmiştir.
Kur’an, Belkıs’ın adını söylemez.
Ama onun hikâyesini anlatır.
Sebe geçer… Hüdhüd geçer… Taht geçer…
Ve o geçişlerin arkasında bir kadın kalır.
İşte o kalan, bu taşın içinde bekler.
Sen eline aldığında konuşur.
Her tanesiyle bir kelâm eksilir içinden.
Sonuncuya vardığında
belki Belkıs olursun sen de.
Belki bir tahtı terk eder,
bir duayı giyinirsin.
Belki bir sükût,
kırk nesle aktarılacak kadar ağır olur.
Belli mi olur 🙂
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.