MAVİ GARNET

Size şahane bir deneyim daha sunmak isterim benim canım sevgililerim….

Yeryüzünde milyonlarca yıl boyunca nice garnet doğdu, nice renk çeşitlendi… ama gök kubbe, yalnızca çok az ruhun gözlerine Mavi Garnet’i gösterdi. Öyle nadirdir ki, tarih boyunca yalnızca birkaç madende, çok sınırlı damarların kalbinde ortaya çıkmıştır. 1990’larda Afrika topraklarında ilk kez görüldüğünde, taş ilminin bilginleri şaşkınlıktan konuşamaz olmuştu; çünkü garnetin ateşini taşıyan bu taş, aynı zamanda göğün mavisini de saklıyordu.

Mavi Garnet, adeta iki âlemin buluşmasıdır: Toprağın ateşi ile göğün sükûneti. O yüzden ezoterik geleneklerde, bu taşın ruhsal yolculukta “çelişkileri birleştirme” sırrını taşıdığı söylenir. Gündüzle geceyi, aşk ile korkuyu, fanilik ile ölümsüzlüğü aynı kalpte bir araya getiren gizli bir kapı gibidir.

Kimi eski öğretilerde, bu taşın aslında Nuh’un tufandan sonra göğe açtığı duanın cevabı olduğu anlatılır. “Ya Rab, göğün mavisini kalbimde de görmeyi isterim” diye yakardığında, Rabb’in cevabı bu taşa gizlenmişti: ateşin o kırmızı kudreti ile semanın mavisi aynı kristalde buluştu.

Mavi Garnet’i eline alan bilge, onun içinde iki yol görür: biri ateş gibi yakıcı, diğeri su gibi arındırıcıdır. Bu yüzden mistikler, taşın insana “kendi zıtlıklarını aşmayı” öğrettiğini söylerler. Bir kadın yahut erkek bu taşa yöneldiğinde, kendi içindeki eril ile dişil, ışık ile gölge, aşk ile yalnızlık yeniden dengelenir.

Bilimsel düzlemde de taş olağanüstüdür: Renk değiştirme özelliği, gün ışığında mavi-yeşil, yapay ışıkta kırmızımsı bir ateş olarak parlaması, onun zaten bu dünyaya değil, başka âlemlere ait olduğunun göstergesi gibidir.

Zebur’da geçen “Işıkla ateşi birleştiren O’dur” ifadesini hatırlatan bu taş, hakikatte iki unsurun birleşimini insan kalbine hatırlatır. Çünkü Mavi Garnet, taşlardan çok bir işarettir: Rabb’in insan ruhuna bıraktığı “birlik” hatırlatıcısı.