AMETİST PIRLANTA KÜPE

Ametist, Brezilya, Uruguay ve Zambiya’nın mor damarlarından çıkar. Antik Yunan dağlarında da bulunan bu taş, “şarap renginin” en asil haliyle göğe açılan bir cevher olarak bilinmiştir.

Pırlanta (Elmas) ise Hindistan’ın Golconda ocaklarından Afrika’nın Güney madenlerine kadar, toprağın en derin katmanlarında ateş ve basınçla doğar. Yeryüzündeki en saf ışık kristali olarak tanınır.

“Ametist” kelimesi Yunanca amethystos kökünden gelir; “sarhoş etmeyen, zihni ayık tutan” anlamındadır. Bu isim, taşın kadimden beri zihinsel berraklık ve irade gücüyle anıldığını gösterir.

“Elmas” kelimesi Yunanca adamas kökünden türemiştir; “yenilmez, boyun eğmez” anlamına gelir. Saf ışığın değişmezliğini temsil eder.

Ametist, Antik Yunan’da şarap tanrısı Dionysos’un efsaneleriyle özdeşleşmiştir; ölçülülük ve bilinç taşının simgesi olmuştur. Orta Çağ’da kilise adamlarının parmağında ametist yüzük, nefsin ayartısına karşı bir koruma kabul edilirdi.

Elmas, Hindu mitlerinde tanrıların silahlarını süsleyen cevherdir. Roma’da savaşçıların zırhına işlenmiş, Pers geleneğinde “göğün gözyaşı” olarak anılmıştır.

Birlikteliklerinde: Ametist, zihinsel berraklık ve ruhsal dinginlik verir; Pırlanta ise bu berraklığı saf nurla korur. Küpede buluşmaları, kulağı yalnızca hakikati duymaya yönelten ilahi bir sembol olur.

– Ametist, zihni berraklaştırır, duyguları dengeler, sezgiyi derinleştirir. İnsan kalbine dinginlik ve ölçülülük kazandırır.

– Pırlanta, bu berraklığın içine saf nuru taşır; korur, arındırır, ruhu ilahi ışığa yaklaştırır.

Birlikte: Küpe, sahibine yalnızca güzellik değil, kalbine dinginlik, zihnine berraklık, ruhuna nur verir.

Ametist, mor spektrumda titreşir; sinir sisteminde sakinleştirici etki ve beyin dalgalarında alfa frekansını desteklediği düşünülür.

Elmas, ışık kırma gücüyle algıyı, görmeyi ve zihinsel netliği güçlendiren bir taş olarak kabul edilmiştir.

Ametist & Pırlanta küpe, ölçülülük ve safiyetin buluşmasıdır. Ametist ruhu dinginleştirir, Pırlanta o dinginliği Allah’ın nuruyla mühürler.

Bu küpe, kadınına der ki;

“Söz çoktur ama hakikati işiten kulak azdır. Kulaklarını nura aç, kalbini berraklığa teslim et.”